Rönesans


1400-1600 yılları arasındaki yeniden doğuşu temsil eden Rönesans döneminde sanat, bilim, edebiyat gibi alanlarda büyük yenilikler olmuş, Antik Yunan ve Roma kültürleri yeniden keşfedilmiştir. Üniversitelerin yükselmesi, matbaa, barut, pusula ve teleskopun icadı ile başlayan Rönesans’tan 20. Yüzyılın başlarına kadar olan süreci modern felsefe olarak adlandırıyoruz.


ERKEN DONEM HÜMANİSTLER



DANTE (1265-1321)


İtalyan şair ve filozof Dante Alighieri ana dilde yazma eğilimine öncülük etmiştir. Mantık, doğa felsefesi, teoloji ve klasik edebiyatla yakından ilgiliydi. İlahi Komedya adlı kitabında ruhsal yolculuğunu, ahlaki, teolojik ve sosyal düşüncelerini yansıtmış, Monarşi adlı kitabında ise kilise devlet arası ilişkileri incelemiştir.


PETRARCA (1304-1374)


Francesco Petrarca Rönesans öncesi dönemin en önemli İtalyan şairlerinden biri olarak kabul edilir ve özellikle "Canzoniere" adlı şiir kitabıyla tanınır. Antik Yunan ve Roma kültürlerinin yeniden değerlendirilmesinin, insan aklının ve duygularının önemini vurgulamıştır. Sıklıkla hümanizmin babası, Rönesansın babası olarak anılır. Kitapları şarkılar, zaferler, yalnız yaşam üzerinedir, ortaçağı karanlık çağlar olarak niteler.


BOCCACCİO (1313-1371)


Giovanni Boccaccio İtalyan edebiyatının önemli figürlerinden biridir. Dinlerin doğruluklarının göreli olduğunu savunur. En ünlü eseri Decameron’da veba salgınında bir malikanede toplanan bir grup genç insanın aşk, şans ve insan doğasının çeşitli yönlerini irdeleyen hikayelerini anlatır.


GEÇ DÖNEM HÜMANİSTLER



MİRANDOLA (1463-1494)


Giovanni Pico della Mirandola, İtalyan filozofdur. Platinos, Aristo, Hermetisizm ve Kabala öğretisini sentezlemeye çalıştı. 1486'da yazdığı 900 Tez’e önsöz oluşturan İnsanın Değeri Üzerine Kehanet adlı yazısı Rönesansın Manifestosu olarak anılır.


ERASMUS (1466-1536)


Desiderius Erasmus Hollandalı bir düşünür ve hümanist’dir. Özellikle eleştirel düşünceleri ve reformist görüşleriyle bilinir. Birçok klasik yapıtı kendi diline kazandırmıştır. Yunan dilindeki orijinal metinlere dayanan bir Yeni Ahit versiyonu hazırlamıştır. Bu çalışma, Protestan Reformu'nun gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur. Hümanistlerin Prensi olarak anılır. Bilinen eseri Deliliğe Övgü’de ruhban sınıfının uygulamalarını eleştirerek, gerçek dinin kafa değil, yürek sorunu olduğunu anlatır.


LUTHER (1483-1546)


Almanyada doğan Martin Luther protestanlığın ve Fransadaki uzantısı kalvinizimin öncüsü rahip ve teologdur. Katolik kilisesi'ne karşı başlattığı reformlarla tanındı. Kutsal  Kitap'ı  Almancaya  çevirdi  ve  böylece  yazılı  Alman  dilinin  temellerini  de  atmış  oldu.  Artık herkes  Kutsal  Kitap'ı  okuyabilecek,  bir  bakıma  kendi  kendinin  papazı  olacaktı. İman ederek yaşamak ve tanrıya yönelmeyi yeterli görerek kiliseyi devre dışı bırakmıştır. Akıl karşısında imanı öne çıkarmıştır. Kötülük ve günahın irade zayıflığından türediğini, iman yoluyla iradenin güçlendirmesi gerektiğini söyler. Ona göre politik yaşamda devlete itaat etmek imana karşılık gelir.


MONTAİGNE (1533-1592)


Michel de Montaigne, Fransız filozofdur. İnsan doğası, bilgi, deneyim gibi konular üzerine derinlemesine kişisel gözlemler sunduğu Denemeler adlı kitabı, deneme türü’nün öncüsü olmuştur. Montaigne’e göre insan üretken bir kuşku ve araştırma durumunu sürdürmelidir. İtiraz götürmez bir görüş olmadığını düşünen Montaigne’in kuşkuculuğu devrimci olmaktan çok bireysel bir yaşam ilkesi gibi görünür.


RÖNESANSTA SİYASİ DÜŞÜNÜRLER



MACHİAVELLİ (1469-1527)


Niccolò Machiavelli, İtalyan diplomat, tarihçi ve filozof olarak bilinir. Prens adlı kitabında mutlak monarşiyi ve devlette düzeni sağlamak amacına giden her yolun meşru olduğu fikrini, Livius Üzerine Söylemler adlı kitabında ise cumhuriyeti savunur.


BODİN (1530-1596)


Jean Bodin Fransız filozof, hukukçu ve siyaset bilimcisidir. Devletin Altı Kitabı adlı eserinde ideal bir devletin nasıl olması gerektiğini ve hükümetin işleyişini tartışır. Laik ve hukuksal bir mutlak monarşiyi savunur. Bodin'in en önemli katkısı egemenlik kavramıdır. Ona göre egemenlik Kral’a aittir. Egemenlik bölünemez, devredilemez ve Kral sadece Tanrı’ya karşı sorumludur. Dinlerin dogmalarına gerek olmadığını, bütün dinlerin tek kaynaktan geldiğini düşünür. Tanrının birliği, ahlak, özgürlük, ahiret ve ölümsüzlük inançları onun doğal dinini oluşturur.


HOOKER (1553-1600)


Richard Hooker, bir İngiliz teolog ve filozofudur. Anglikan Kilisesi'nin teolojik ve hukuki temellerini ortaya koyar. Hooker, doğa hukuku, insan aklı ve ilahi irade arasındaki ilişkileri ele alarak, kilise reformlarının gerekçelerini felsefi bir temele oturtmuştur.


GROTİUS (1583-1645)


Hugo Grotius, Hollandalı hukukçu ve filozof olarak tanınır. Doğal yasa kavramını ilk kullanan isimlerdendir ve uluslararası hukukun babalarından biri olarak kabul edilir. Toplum halinde yaşamak doğal bir eğilimdir. İnsan aklına ve doğasına dayalı doğal yasalar sonradan konan yasalarından üstündür. Temel hak ve özgürlükler korunmalıdır. Halka ait olan egemenlik bir yönetici sınıfa devredilebilir. Uluslararası ilişkilerde adalet kavramının önemini vurgulamıştır.


JOHANNES ALTHUSİUS (1557-1638)


Johannes Althusius, Alman hukukçu ve kalvinist filozofdur. Politika adlı eseriyle tanınır. Bu eser, onun toplumsal ve politik düşüncelerinin temelini oluşturur ve modern siyaset teorisinin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Althusius, özellikle toplumsal sözleşme ve federalizm anlayışlarıyla bilinir. Egemenlik halka aittir,  başkasına devredilemez. Yasa devlet başkanını bile bağlar. Geniş toprakları olan devletlerde federal düzeni savunur, bu konuda öncüdür.


RÖNESANS ÇAĞINDA DİĞER FİLOZOFLAR



FİCİNUS (1433-1499)


Marsilius Ficinus, İtalyan filozof ve teologdur. Platonculuğu hristiyanlık ve Aristotelesçilikle uzlaştırmaya çalıştı. İnsanda bulunan ruh Tanrıdan türemiş olduğu için yine ona dönecektir. İnsanda tüm evreni bilme gücü vardır. 


CUSANUS (1401-1464)


Yeni platoncu Nicolaus Cusanus’a göre mutlak birliği temsil eden Tanrı’ya akılla değil, bir tür sezgiyle, mistik aydınlanmayla ulaşılır. Birlik olan varlığın çokluğa dönüşmesiyle varolan dünya Tanrının bir açılımıdır. Evrendeki varlıklar sonlu olduğu için tanrısal ideaları tam olarak gerçekleştiremezler ve bu nedenle Tanrı ve doğa özdeş değildirler. 


POMPONATİUS (1462-1525)


Petrus Pomponatius olarak da bilinen Pietro Pomponazzi, doğa felsefesi ve Aristotelesçi düşüncenin yeniden değerlendirilmesiyle tanınır. Ruhun Ölmezliği Üzerine çalışmasında ruhların ölümsüzlüğü inancının Aristoteles’e aykırı olduğunu söyler. Beden canlı değilse ruh da yoktur. Erdemlilik öteki dünyada ödül amaçlı değil çıkarsız olmalı, insan bu dünyada ahlaksal yetkinliğini gerçekleştirmelidir. Eşyanın, mucizeleri yadsıyan doğal bir düzeni vardır. Tanrı’nın önceden her şeyi bilmesiyle, ahlaksal özgürlük öğretilerinin çelişik olduğunu savunur. Ruhun Ölümsüzlüğü Üzerine adlı kitabı polemiklere yol açınca Apologia'yı (Savunma) yayınladı ve çalışmasının sadece Aristonun düşüncelerini ortaya koyduğunu, kendisinin ruhun ölümsüzlüğüne inandığını belirtti.


CALVİN (1509-1564)


John Calvin, Fransız teolog ve reformcudur. Kalvinizm olarak bilinen teolojik sistemin kurucusudur. Hristiyan Dininin Kuramları adlı kitabında teolojik düşüncelerini anlatır. Tanrı’nın egemenliği, seçilmişlik ve kurtuluş kavramlarına vurgu yapar. Predestinasyon (Önceden Belirleme); Tanrı tüm olayları önceden belirlemiştir ve insanların kurtuluşu Tanrı’nın iradesine bağlıdır. Sola Scriptura (Sadece Kutsal Kitap); Kutsal Kitap Hristiyan inancının ve uygulamalarının tek kaynağıdır, kilise gelenekleri ve insan yapımı kurallar bu ilkeye ters düşer.


RÖNESANSTA BİLİM



PARACELSUS (1493-1541)


Gerçek adıyla Theophrastus Bombastus von Hohenheim, İsviçreli bir hekim, kimyacı ve filozof olarak tanınır. Tıp alanında Büyük Cerrahlık Kitabı ve frengi hakkında bir kitap eserleri arasındadır. Ona göre doğa canlıdır, her varlığın kendine has bir ruhu vardır, evrende de vulcanus adı verilen bir genel güç odağı bulunur. Archeus insanda bulunan yaşam gücü, özgün bir ruhdur, insanın sağlık ve hastalık durumu ile ilişkilidir. Hastalığın bireyselliğini ve hastanın bir bütün olarak ele akınması gerektiğini düşünür.


TELESİUS (1509-1588)


Bernardinus Telesius, İtalyalı bir filozof ve doğa bilimcisidir. Bilinen eseri Doğanın Doğası Üzerine, doğa felsefesi üzerine kapsamlı bir çalışmadır. Doğa olaylarını gözleme dayalı materyalist bir yaklaşımla açıklar. Telesius'un düşünceleri, bilimsel yöntemlerin gelişimine katkıda bulunmuştur. Telesius’a göre bilgimizin kaynağı duyularımızdır. Doğa; madde ve güç’ten oluşur. Sıcak ve soğuk güç maddeyi şekillendirir. Telesius’a göre bir ruh olmasaydı tüm düşünceler maddi şeylerle sınırlı olurdu ve Tanrı düşünülemezdi. Durum böyle değildi, çünkü gözlem insanların Tanrı hakkında düşündüklerini kanıtlıyor.


COPERNİCUS (1473-1543)


Nicolaus Copernicus, Polonya'da doğmuş bir astronomdur. Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine başlığını taşıyan başyapıtında  güneş sisteminin tarifini yapmış, jeosantrik (dünya merkezli) evren anlayışı yerine güneş merkezli bir evren anlayışı koymuştur. Copernicus’a göre doğaya az sayıda doğa yasası egemendir ve bundan böyle doğanın keşfinde, sağlam matematiksel verilerle iş gören bir gözlem yöntemi olmalıdır. 


BRUNO (1548-1600)


Giordano Bruno, bir İtalyan filozof, matematikçi ve astronomdur. Copernicus’un güneş merkezli astronomi görüşünü savunmuş, onun heliosentrik (güneş merkezli) modelini genişleterek evrenin sonsuz olduğu ve diğer yıldızların da kendi gezegen sistemlerine sahip olabileceği fikrini öne sürmüştür. Bruno her şeyin sonsuz sayıda olan monaddan meydana geldiğini, monadların evrensel bir bütünün parçaları olarak işlev gördüğünü ve evrende her şeyin birbirine bağlı olduğunu söyler. Evrenin sınırsız büyüklüğü Tanrının sonsuzluğunu yansıtır. Tanrı ile evreni bir kılan, kamu tanrıcı panteist görüşleriyle Bruno, kilise tarafından yakılmış ve bir bilim şehidi olarak tanınır. 


KEPLER (1571-1630)


Johannes Kepler, bir Alman astronom ve matematikçidir. Copernicus’un güneş-merkezli kuramını benimsemiş ama onun dairesel yörünge anlayışı yerine gezegenlerin güneş etrafında eliptik yörüngelerde döndüğünü belirleyen üç temel yasayı geliştirmiştir. Gezegenlerin yörüngesi eliptiktir, bir gezegen yörüngesinde eş zamanda eş uzunluğu geride bırakır ve gezegenlerin dönüş zamanının karesi, güneşe olan ortalama uzaklığının küpüyle orantılıdır. Ona göre doğa, niceliksel oran ve orantılarla açıklanabilir. 


GALİLEO (1564-1642)


Galileo Galilei, bir İtalyan fizikçi, matematikçi ve astronomdur. Galileo, teleskopu geliştirip kullanarak gezegenleri, Ay'ın yüzeyini ve Jüpiter'in uydularını gözlemledi, Kopernik'in heliosentrik modelini destekleyen kanıtlar sağladı. Ayrıca hareket ve dinamikler üzerine yaptığı çalışmalarla, serbest düşme, serbest salınım ve sarkaç yasalarını bulmuştur. Yapmış olduğu bilimsel tesbitler, doğal olgular arası ilişkilerin matematik oran ve orantılarla ölçülüp ifade edilebileceğini göstermiştir.


GASSENDİ (1592-1655)


Pierre Gassendi, bir Fransız filozof, katolik rahip ve bilim insanıdır. Atomculuk teorisini yeniden canlandırmış, özellikle Epikuros'un atomculuğunu modern bilime uyarlamış, deneysel bilim yöntemlerini savunmuş ve Aristotelesçi skolastik düşünceye, Descartese karşı çıkmış, matematik ve astronomi gibi alanlarda da önemli katkılarda bulunmuştur. Gassendi’ye göre Tanrı yaratılışın ilk aşamasında evreni düzenledi, ardından doğal yasalar ve atomlar kendi başlarına çalıştı, bu görüş bir tür deizmi yansıtır. İnsan ruhu, atomlardan oluşan bir yapı, bilinçli ve düşünsel yeteneklere sahip, zihinsel süreçler ile fiziksel süreçler birbiriyle ilişkilidir. İnsan ruhunun bir de Tanrıdan gelen ölümsüz bir parçası vardır.


NEWTON (1643-1727)


Isaac Newton, bir İngiliz matematikçi, fizikçi, astronom ve yazardır. 16. ve 17. yüzyıllarda başlayan ve bilimsel yöntemlerin gelişimi ile karakterize olan Bilimsel Devrim olarak bilinen dönemin bir figürüdür. Newton'un bilim dünyasına katkıları çok geniş kapsamlıdır; evrensel çekim yasası, klasik mekaniğin temelini oluşturan üç hareket yasası (eylemsizlik ilkesi, kuvvet ve ivme ilkesi, etki-tepki ilkesi). Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri adlı kitabı fiziksel olayları matematiksel olarak açıklayan temel bir metin olarak kabul edilir. Newton’a göre doğa Tanrı'nın yarattığı bir düzendir, doğa yasaları Tanrı'nın aklının bir yansımasıdır.


TOPLUMSAL ÜTOPYA



THOMAS MORE (1478-1535)


İngiliz devlet adamı, filozof ve yazar Thomas More olmayan yer anlamına gelen Ütopya isimli kitabıyla tanınır. Bu eser, hayali bir adada kurulu mükemmel toplumu anlatır. Sosyal adalet, eşitlik ve toplumsal refah gibi kavramlar üzerinde durulan eserde, sosyal ve politik eleştirinin yanı sıra, ideal toplum modeli tanıtılır. Özel mülkiyet, para ve lüks tüketimin yasaklandığı, zenginliğin adilce paylaştırıldığı, sosyal adalet ve eşitlik ülküsünün gerçekleştirildiği bir devlet, seçimle gelen bilge yöneticiler, temsili bir demokrasi önerilir. Bütün inançlara hoşgörü vardır.


CAMPANELLA (1568-1639)


İtalya’da doğan Tommaso Campanella filozof, teolog ve ütopik düşünürdür. Güneş Ülkesi adlı kitabında ideal bir toplumu tasvir eder. Sosyal, politik ve ekonomik adaletin hüküm sürdüğü bir toplumu anlatır, burada özel mülkiyet, lüks tüketim ve kazanç yoktur, sınıfsız toplum ve yasal eşitlik vardır. Toplumdaki en bilge kişi yönetici olur, onun üç yardımcısı vardır. Bunlar devlette gücü, aklı ve sevgiyi temsil ve tesis eder. Zorunlu olan eğitim, matematik ve doğa bilimleri temeli üzerinedir. Bilginin temeli duyumdur ve inanç da bir bilgi biçimidir. Doğa, Tanrı’nın bir görünümüdür.


BACON (1561-1626)


Francis Bacon, İngiliz devlet adamı ve bilimsel yöntemlerin öncüsü bir filozofdur. Yeni Atlantis adlı kitabında bilimsel araştırmalarda deney ve gözlemin önemini vurgulamış, Novum Organum adlı çalışmasında ise tümevarım yöntemini geliştirmiştir.

Bacon’un Yeni Atlantis’i, bilim ve toplumsal düzen arasındaki ilişkiyi inceleyen, bilimsel ilerlemeyi yücelten ve ütopik bir toplum vizyonu sunan bir eserdir. Ben Salem ada devletinde ideal bir toplumun nasıl işlediğini anlatır. Eserdeki bu ada, bilim ve bilgiye büyük önem veren, ilerlemiş bir toplumun tasviridir. Devlet bir Bilim Kurulu’nca yönetilir. Süleyman Evinde çalışan kurulun görevi insanın doğaya hakim olmasını sağlamaktır.

Bacon, önyargılara zihnin putları adını vermiştir; soy putları (insan doğasından kaynaklanan), mağara putları (zihinsel tutum ve alışkanlıklardan kaynaklanan), çarşı pazar putları (dil’den kaynaklanan) ve tiyatro putları (felsefe dogmaları) olmak üzere dört gruptur.

Tümevarım yöntemini dört aşamalı olarak tanıtır; olgunun içinde bulunduğu şeylerin listesini çıkarmak (olumlu örnekler), olgunun içinde bulunmadığı şeylerin listesini çıkarmak (olumsuz örnekler), olgunun içlerinde dereceli olarak bulunduğu şeylerin listesini çıkarmak, olgunun içinde bulunmadığı şeylerin dışta bırakılması. Modern bilimde olgular, neden sonuç bağlamında ele alınırken ve modern bilim dili matematiksel formüler bir dil iken, Bacon’un tümevarım yöntemi kendine özgü bir yöntemdir.