PEİRCE (1839-1914)
Charles Sanders Peirce, Amerikalı bir matematikçi, mantıkçı ve filozofdur. Pragmatizm akımının kurucularından biri olarak bilinir. Sembolik mantığa önemli katkılarda bulunmuş, özellikle sign (işaret) kavramı üzerinde çalışmıştır. Aynı zamanda bilim felsefesi ve epistemoloji alanlarında da çalışmaları vardır.
Pragma iş, eylem anlamına gelir. Pragmatizm, bir düşüncenin anlamının onun pratik sonuçlarıyla belirleneceğini, fikrin doğruluğunun, onun sonuçlarıyla ölçülmesi gerektiğini savunan bir akımdır.
Peirce, mantıksal çıkarım yöntemlerini üçe ayırır. Abduction (varsayımlar) en olası açıklamayı bulma sürecidir, deduction (çıkarma) belirli sonuçları çıkarmak, ve induction (tümevarım) özel durumlardan genel sonuçlara ulaşmaktır. Peirce, bilimin doğası, metodolojisi ve doğruluğu üzerine düşünmüştür. Bilim’in ortaya koyduğu bilgiler, sürekli bir sorgulama ve test etme sürecindedir.
Peirce’e göre şüpheye neden olan, toplumsal bir dürtüdür. İnancın sabitlenmesi; inatçılık, otorite, doğal tercihler (a priori), bilimsel yöntem (dışsal kalıcı rahatlığa ulaşmak) yollarıyla olabilir. Şüphe soruşturmanın uyaranıdır. Soruşturmanın yöntemi bilim, sonucu ise kanaatlerin karara bağlanmasıdır. İnanmak belli alışkanlıklara sahip olmak, doğruluk ise beklentileri karşılayan ve uzun vadede şüphe duyulmayan inançtır. Gerçeklik kişilerden bağımsız, şeylerin sahip olduğu özelliklerdir. Aşina olma, tanımı ifade edebilme ve kavramın sonuçlarının farkında olma, fikirlerin açıklığa kavuşturulmasının üç derecesidir.
Metafizik ifadeler birbirleri cinsinden tanımlanan anlamsız saçma ifadelerdir. Anlamı olan şeyler birer işarettir. İşaret, yorumlayana bir nesneyi işaret etmektedir. İşareti yorumlayanların üç farklı tür vardır; duygusal yorumlayan (işaret yanıt bir duygu), enerjil yorumlayan (işarete yanıt bir eylem), mantıksal yorumlayan (sözlükteki anlam gibi). Yorumlamanın bir sonucu olarak, nihai yorumlayan, bir alışkanlık ya da yatkınlıktır.
İşaretlerin dizilimine sentaks, anlamına semantik, sonuç ve etkilerine de pragmatik işareti denir. İşaretleri; indeks-bağlantı (duman-ateş gibi), ikon (görüntüsel gösterge, benzerlik), sembol (simgesel gösterge) olmak üzere üç kategoriye ayırır. Fotoğraf hem ikon hem indeks bağlantıya örnektir.
JAMES (1842-1910)
William James, Amerikalı bir filozof ve psikologdur. Pragmatizm: Bir Yeni İnanış adlı eserinde, düşüncelerin doğruluğunu, pratik sonuçlarıyla ilişkilendirir. Akılcı deneyim ve irade özgürlüğü gibi kavramlar da James’in felsefesinin merkezindedir. Psikoloji alanındaki çalışmaları, özellikle akış ve bilinç kavramları üzerine yaptığı incelemelerle tanınır. Zihinsel süreçleri ve davranışları organizmanın çevresiyle uyum süreci içerisinde ele almanın ön plana çıktığı, Darwin’in evrim kuramının da etkilerinin görüldüğü bir psikoloji kuramı olarak, İşlevselcilik Kuramını geliştirir. Din Tecrübeleri adlı eserinde, bireylerin dini deneyimlerinin kişisel anlamı ve etkisi üzerine derinlemesine incelmeler yapar.
DEWEY (1859-1952)
John Dewey, Amerikalı bir psikolog, eğitim reformcusu ve filozofdur. Pragmatizmin önemli temsilcilerinden biridir.
Amaçlarımıza ulaşmak, sorunlarımızı çözmek için kullandığımız farklı kavramlar ve yöntemler birer araçtır. Bilgiye ve bilime yönelik bu yaklaşım, araçsalcılık olarak adlandırılır.
Darwin’in evrim kuramını düşünsel bir devrim olarak gören Dewey’e göre, yeni felsefe, mutlak kökenler ya da mutlak gayeler peşinde koşmak yerine, bu dünyada karşımıza çıkan somut sorunlara çözüm bulacak bir yönteme kavuşmalıdır. Dewey, bu yöntem değişikliğinin de evrim gibi, bir anda olmayacağını düşünmektedir.
Dewey, her türlü düşünsel soruşturmanın, eninde sonunda bir tür problem çözme etkinliğine dayandığını, sonuç olarak daha basit, kesin, açık ve sorunsuz bir noktaya kendimizi taşıdığımızı düşünmektedir. İyi olana en yakın olan şey, bilim topluluğunun arzu edilir ve iyi olduğu konusunda uzlaştığı şeydir. Biz bu dünyanın edilgen izleyicisi değil, onunla etkileşim içinde olan varlıklarız. Bu etkileşimlerden bağımsız kesinlikler ve değerler aramak, pragmatizmin ruhuna tamamen ters düşer. Bilen ve bilinenin keskin ayrımı yanlıştır, bu bakımdan hem ampirist hem de rasyonalist felsefe sorunludur. Nesnel olanla doğrudan karşılaşma olanağımızın olmadığını söyleyen temsile dayalı bilgibilimsel anlayışlara da karşıdır.