STOACILIK
Kurucusu Kıbrıslı Zenon (MÖ 334-262)’dur. Stoacılık ismi toplantılarını sütunlu bir yol (stoa)’da yapmalarından gelmiştir. Onlara göre kader kozmik bir döngüdür. İnsan kaderi değiştiremez, kadere uygun hareket ederek veya kayıtsız kalarak özgürlüğe, dolayısıyla da mutluluğa ulaşabilir. Günlük yaşamda bulunması gereken dört erdem; bilgelik, cesaret, ölçülülük, doğayla uyumlu yaşamak. Bilgeliğe ulaşan insan dünyaya içsel bir sükunet (stoacı sükuneti) ve iyilik yayar. Stoacılar’a göre erdem ile bilgi özdeştir. “Doğal olan” ile “doğaya aykırı olan” arasında ayrım yaparlar ve “doğal olan”a dayalı olarak “ödev” kavramı geliştirirler.
Stoacılar felsefeyi üçe ayırır; mantık, fizik ve ahlak. Mantık, doğru bilgiye ulaşmanın aracı olarak tasarlanmıştır. Fizik, evrenin yapısı ve temel yasalarını araştırır. Demokritos’un materyalizminden etkilenseler de panteizmi benimsemiş oldukları için amacı dışlayan mekanikçi bir doğa görüşünden uzak durmuşlardır. Stoacılar doğa ile Tanrı’yı özdeş kabul etmektedirler. Ruh bedene tamamen egemendir, o bedeni bir arada tutan sıcak bir nefestir (pneuma) ve bedene yayılmıştır, tanrı da evrene yayılmış sıcak nefestir. Ruh ve madde ayrı değil, tek bir doğa var. İnsanlar dünya aklından (logos) pay alırlar. İnsan makrokosmosu yansıtan bir mikrokosmos’dur.
Yeni Stoa’nın (Roma Stoası) başlıca üç temsilcisi vardır. Bunlar Seneca, Epiktetos (bir köle) ve Marcus Aurelius (Roma İmparatoru)’dur. Seneca insan için insanın kutsal olduğunu söyler.
EPİKÜROSÇULAR
Epikuros (MÖ 341-270), Ege Denizi'nde bir Yunan adası olan Sisam'da doğdu. Ampirist bir bilgi teorisi, atomist materyalizme dayalı bir doğa tanımı, bir evrim teorisi, zihinsel ve fiziksel acıların yokluğuna dayalı mutluluk amaçlı bir yaşam görüşü geliştirdi. Atina'da çevresine topladığı kadınlar ve kölelerin de dahil olduğu bir grup öğrenciyle komün hayatı yaşadı. Bahçe filozofları diye anıldılar. Onlara göre, devlet doğal bir kurum olmayıp birey için varolan, sözleşmeye dayalı bir kurumdur. Onlara göre tanrılardan korkmamıza gerek yoktur, ölüm konusunda endişeye kapılmamıza gerek yoktur, ölüm gelmişse biz yokuzdur, iyi olanı elde etmek kolaydır, korkunç olana katlanmak kolaydır. Epikuros'tan sonra birçok Epikurosçu tek yanlı bir haz bağımlılığına yöneldi. "İçinde bulunduğun anı yaşa!'' ilkesini benimsediler.
SEPTİSİZM
Kuşkuculuk her tür bilgi'yi kuşkuyla karşılayan, kesin gerçekliğe ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür. En uç şüpheci Pyrrhon (MÖ 365-270) zihinsel dinginliğe (ataraksiya) ulaşmak için yargının askıya alınması (epoche) gerektiğini söyler.
YENİ PLATONCULUK
Plotinos (205-270) İskenderiye'de felsefe eğitimi gördükten sonra Roma'ya yerleşti. Baş eseri “Enneadlar” dır. Felsefesi bütün mistiklere esin kaynağı olmuştur. Ona göre varolan sadece Tanrı'dır, doğadaki şeyler "Bir"den sudur (emanation) eder, "Bir"in zayıf yansımalarıdır. Bir'den sudur eden ilk unsur Nous'dur. Nous da ondan çıkar çıkmaz "Bir"i temaşa etmektedir. Nous'dan sudur eden ruh da Nous'u temaşa eder. Tanrı'ya kendi ruhumuzda yaklaşabilir, yaşamın büyük sırrıyla birleşebiliriz. Mistik deneyim batı gizemciliğinde yani Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyette Tanrı'yla kişisel bir karşılaşma, doğu gizemciliğinde yani Hinduizm, Budizm'de ise Tanrı'da ya da dünya ruhunda tam bir erime ve kaynaşma yaşanmasıdır.